1/12/2012

Zaman


       Zaman…Nasıl da  hızlı geçiyor, nasıl da acımasız.Arkasından atlılar koşturuyormuşcasına..Dur durak bilmeden yıgılıyor üst üste.Bizse belki yaş günlerinde ya da geçmişe ait bir şey ile karşılaştıgımızda farkına varıyoruz bunun.Daha dün gibi hatırladıklarımızın üstünden yıllar geçmiş oluyor.Şimdi  x yaştayım ,seneye x+1, ondan sonra x+2 … Ne zaman geçti onca yıl diyorum içimden.Yeni bir şey öğrenmişcesine  şaşırıyorum ufak çaplı bir yaş hesabı yapınca. Zamanın akıcılığından öte kim bilir beyhude  geçen yıllara …
   Her anın ne kadar kıymetli oldugunu geç  anlıyor insan.Çoğu zaman elim bir olay , ya da belli periyotlarla yaşadıgım-ız  o boşluk, sıkıntılı, bunalımlı zamanlarda  idrak ediyoruz bir şeyleri.. Geçen yılların hakkını veremediğimizi .
   Kişideki yaşam kaygısı ile doğru orantılı zamanın geçiş hızı. Bizim yapmamız gerekenler ile zamanın bencilliği yarışır , çoğu kez zaman galip gelir. Bizsehep gerisinde kalırız zamanın. Yapmamız gerekenler birikir , zaman alıp başını gider , bizse kaygılar içerisinde yaşarız..
Altına tarihi düşülmüş bir not ile geldi aklıma bu düşünceler. 2009-2012 … Bu zaman aralıgında yaşadıklarımı düşündüm bir.  İşte tüm bunlar geçerken aklımda ;

 Zaman…Nasıl da hızlı geçiyor, nasıl da acımasız … Diye başladım çalakalem yazmaya…

   Zaman istediği kadar hızlı ve geçsin ve hep gerisinde kalsak ta bişeylerin yine de ileriye bakmalı insan.   Yapmak istedikleri ağır basmalı herşeye rağmen.İstediklerine ulaşmanın, birşeyleri elde etmenin 1. basamağı hayal kurmaktan geçer, hayal kurmalı.. He bi de çok istemeli . Yıllardır söylerim , birşeyi çok isteyince ve üstüne bir de  olumlu düşününce  olmayacak şey yoktur. İstediklerine  kişiinin kendinin de inandığı herşeyin hayatta gerçekleşme olabilitesi vardır.Her zaman her yerde olduğu gibi'' çok kaptırma kendini bence '' türevlerini  diyenler olacaktır . Mümkünse çok kırılın bu söze , gözleriniz yaş ile dolsun..  Sonra neler başardıgınızı göreceksiniz ...  Kendimden biliyorum çünkü. Kısa bir özet geçmek gerekirse ; 

    Yazın kavurucu günlerinden biri ..Bir arkadasımla sahil üstündeki bankta oturup sohbet ediyoruz .. Samimiyetine güvenip konuşuyorum.. Yapmak istediklerimden , hayallerimden bahsediyorum.Öyle bir kaptırmışım ki kendimi, büyük heyecanla bahsediyorum .Biliyorum ya başarıcam , güveniyorum ben kendime diyorum. Çok istiyorum çünkü. Bu cümlelerin ardından, tarif-i mümkün olmayan bir yüz ifadesi ( alaycı tavır) ve kibir dolu bir ses tonu ile '' bence kendini çok kaptırma''  cümlesi dökülüyor.  Neye uğradıgımı şaşırıyorum. Öyle ya , safım ya , herkesi kendim gibi biliyorum ya, ben olsam yaparsın tabi diye destekler güven depolarım, motivasyonunu yükseltirim ya ...  Ben de  böyle birşey bekliyorum. Gördüğüm yüz ifadesi +ses tonu+ cümle karşısında tek kelime edemiyorum. Yüzümü denize dönüp , yaşlarla dolan gözlerimi görmesini istemiyorum. Kırılan kalbim ve alaşağı olan moralim ile   Türk filmlerinde görmeye alışık oldugumuz o durum gerçekleşiyor kısaca. Gururlu genç büyük bir azimle çabalar  ve en nihayetinde başarır . Herkes çok sevinir ve tebrik eder. Zoru başarmıştır. Tabi sözde arkadası da öğrenir , yaşadıgı ufak çaplı şoktan olsa gerek birkaç kişiye okutulsa da kimsenin ne dediğini anlayamadıgı cümleler kurar..

Not olarak , gururlu genç  tüm muhabbeti kesmiştir o günden sonra ..Ne derler , meraba meraba ...


   Diyeceğim o  ki bazen kırılmak , üzülmek gerekir..