Zaman…Nasıl
da hızlı geçiyor, nasıl da
acımasız.Arkasından atlılar koşturuyormuşcasına..Dur durak bilmeden yıgılıyor
üst üste.Bizse belki yaş günlerinde ya da geçmişe ait bir şey ile
karşılaştıgımızda farkına varıyoruz bunun.Daha dün gibi hatırladıklarımızın
üstünden yıllar geçmiş oluyor.Şimdi x
yaştayım ,seneye x+1, ondan sonra x+2 … Ne zaman geçti onca yıl diyorum
içimden.Yeni bir şey öğrenmişcesine
şaşırıyorum ufak çaplı bir yaş hesabı yapınca. Zamanın akıcılığından öte
kim bilir beyhude geçen yıllara …
Her anın ne kadar
kıymetli oldugunu geç anlıyor insan.Çoğu
zaman elim bir olay , ya da belli periyotlarla yaşadıgım-ız o boşluk, sıkıntılı, bunalımlı
zamanlarda idrak ediyoruz bir şeyleri..
Geçen yılların hakkını veremediğimizi .
Kişideki yaşam kaygısı ile doğru orantılı zamanın geçiş
hızı. Bizim yapmamız gerekenler ile zamanın bencilliği yarışır , çoğu kez zaman
galip gelir. Bizsehep gerisinde kalırız zamanın. Yapmamız gerekenler birikir ,
zaman alıp başını gider , bizse kaygılar içerisinde yaşarız..
Altına tarihi düşülmüş bir not ile geldi aklıma bu
düşünceler. 2009-2012 … Bu zaman aralıgında yaşadıklarımı düşündüm bir. İşte tüm bunlar geçerken aklımda ;
Zaman…Nasıl da hızlı
geçiyor, nasıl da acımasız … Diye başladım çalakalem yazmaya…
Zaman istediği kadar hızlı ve geçsin ve hep gerisinde kalsak ta bişeylerin yine de ileriye bakmalı insan. Yapmak istedikleri ağır basmalı herşeye rağmen.İstediklerine ulaşmanın, birşeyleri elde etmenin 1. basamağı hayal kurmaktan geçer, hayal kurmalı.. He bi de çok istemeli . Yıllardır söylerim , birşeyi çok isteyince ve üstüne bir de olumlu düşününce olmayacak şey yoktur. İstediklerine kişiinin kendinin de inandığı herşeyin hayatta gerçekleşme olabilitesi vardır.Her zaman her yerde olduğu gibi'' çok kaptırma kendini bence '' türevlerini diyenler olacaktır . Mümkünse çok kırılın bu söze , gözleriniz yaş ile dolsun.. Sonra neler başardıgınızı göreceksiniz ... Kendimden biliyorum çünkü. Kısa bir özet geçmek gerekirse ;
Yazın kavurucu günlerinden biri ..Bir arkadasımla sahil üstündeki bankta oturup sohbet ediyoruz .. Samimiyetine güvenip konuşuyorum.. Yapmak istediklerimden , hayallerimden bahsediyorum.Öyle bir kaptırmışım ki kendimi, büyük heyecanla bahsediyorum .Biliyorum ya başarıcam , güveniyorum ben kendime diyorum. Çok istiyorum çünkü. Bu cümlelerin ardından, tarif-i mümkün olmayan bir yüz ifadesi ( alaycı tavır) ve kibir dolu bir ses tonu ile '' bence kendini çok kaptırma'' cümlesi dökülüyor. Neye uğradıgımı şaşırıyorum. Öyle ya , safım ya , herkesi kendim gibi biliyorum ya, ben olsam yaparsın tabi diye destekler güven depolarım, motivasyonunu yükseltirim ya ... Ben de böyle birşey bekliyorum. Gördüğüm yüz ifadesi +ses tonu+ cümle karşısında tek kelime edemiyorum. Yüzümü denize dönüp , yaşlarla dolan gözlerimi görmesini istemiyorum. Kırılan kalbim ve alaşağı olan moralim ile Türk filmlerinde görmeye alışık oldugumuz o durum gerçekleşiyor kısaca. Gururlu genç büyük bir azimle çabalar ve en nihayetinde başarır . Herkes çok sevinir ve tebrik eder. Zoru başarmıştır. Tabi sözde arkadası da öğrenir , yaşadıgı ufak çaplı şoktan olsa gerek birkaç kişiye okutulsa da kimsenin ne dediğini anlayamadıgı cümleler kurar..
Not olarak , gururlu genç tüm muhabbeti kesmiştir o günden sonra ..Ne derler , meraba meraba ...
Diyeceğim o ki bazen kırılmak , üzülmek gerekir..